Çalışma Ortamında Şantaj Mağduriyeti Yaşıyorum, Ne Yapmalıyım?
- Berker HASGÜL
- 29 Oca
- 10 dakikada okunur
Çalışma ortamında şantaj, mağdurları üzerinde ciddi psikolojik ve ekonomik baskılar oluşturan, iş hayatını olumsuz etkileyen bir suçtur. Şantaj, genellikle bir kişinin, diğerini belirli bir eylemi gerçekleştirmeye zorlamak amacıyla tehdit etmesiyle ortaya çıkar. Bu tehditler, kişisel, profesyonel veya hukuki zararlara yol açacak şekilde kurgulanabilir. Özellikle işyerlerinde, çalışanların, yöneticiler veya iş arkadaşları tarafından şantaja uğraması, sadece bireysel yaşamı değil, çalışma ortamını da olumsuz etkileyebilir.
Türk Ceza Kanunu'na (TCK) göre, şantaj suçu, başkalarını haksız bir şekilde tehdit ederek, maddi veya manevi bir kazanç elde etme amacı güden bir suçtur. TCK'nın 107. maddesi, şantaj suçunun kapsamını belirlemiş ve cezai müeyyideleri düzenlemiştir. Şantaj mağduru olan bir çalışan, bu tür durumlarla karşılaştığında hukuki yollarla haklarını arayabilir ve koruma sağlayabilir. Ancak, bu tür durumların işyerinde fark edilmesi ve müdahale edilmesi, bazen zaman alabilir. Mağdurların, hukuki haklarını kullanabilmesi için ilk adımların doğru atılması büyük önem taşır.
Bu makalede, çalışma ortamında şantaj mağduriyeti yaşayan bir kişinin ne yapması gerektiği, hukuki yollar ve alınabilecek önlemler detaylı bir şekilde ele alınacaktır. Şantajın tanımından, ceza hukuku açısından sonuçlarına kadar olan tüm süreçler, mağdurlara rehberlik edecek şekilde açıklanacaktır.
Bu başlık altında okuyacağınız başlıklara göz atın.
Giriş
Şantajın Tanımı ve Hukuki Boyutu
Çalışma Ortamında Şantaj Türleri
Şantajın Hukuki Sonuçları
Şantaj Mağduru Olan Bir Çalışan Ne Yapmalıdır?
Çalışan Hakları ve Şantaja Karşı Koruma
Şantajın Kanuni Yaptırımları ve Ceza Hukuku
Şantaj Olayında Delillerin Toplanması
Sonuç
Şantajın Tanımı ve Hukuki Boyutu
Şantaj, bir kişinin, başka birini haksız bir şekilde tehdit ederek ondan maddi ya da manevi kazanç sağlama amacı güttüğü bir suçtur. Türk Ceza Kanunu'na (TCK) göre şantaj, kişinin özgürlüğünü kısıtlayacak şekilde, tehdit ederek belirli bir davranışa zorlanmasıdır. Bu tür bir suç, mağdurun istemediği bir duruma düşmesine ve kişisel, mesleki ya da toplumsal yaşamında ciddi zararlara yol açabilir. Şantajın hukukî boyutunu anlayabilmek için, hem suçun tanımını hem de cezai yaptırımlarını doğru bir şekilde ele almak gerekir.
TCK'nın 107. maddesi, şantaj suçunu açık bir şekilde tanımlamaktadır. Bu maddeye göre, şantaj suçu, kişinin tehdit edilerek bir mal edinilmesi, bir yükümlülüğün yerine getirilmesi ya da bir kişiye zarar verilmesi amacıyla işlenir. Suçun oluşabilmesi için, tehdit edilen kişinin bu tehdide itaat etmesi gerekmez; yalnızca tehdit altında olması yeterlidir. Şantajın cezai boyutu, işlenen suçun ciddiyetine göre değişkenlik gösterebilir. Şantaj, genellikle bir işyerinde çalışma ilişkilerini zedeleyebilir, ancak aynı zamanda kişinin özgürlüğüne yönelik ciddi bir müdahale olarak da değerlendirilir.
Hukuki boyutuyla şantaj, yalnızca ceza hukuku ile değil, aynı zamanda iş hukukunu da ilgilendiren bir durumdur. Çalışanlar, işyerinde bu tür bir mağduriyetle karşılaştıklarında, haklarını koruyabilmek için hem ceza hem de iş hukukuna başvurabilirler. Şantaj suçu, işyerindeki ilişkilerdeki güveni sarsabileceği gibi, işçinin psikolojik sağlığını da olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, şantajın hem kişisel hem de toplumsal boyutları dikkate alınarak hukuki çözüm yolları geliştirilmelidir.
Çalışma Ortamında Şantaj Türleri
Çalışma ortamında şantaj, farklı şekillerde kendini gösterebilir. Bu tür şantajlar, işyerindeki güç dengelerini kötüye kullanarak bir çalışanın duygusal, psikolojik ve ekonomik olarak zorlanmasına yol açabilir. Şantajın çeşitli türleri, mağdurları üzerinde farklı etkiler yaratır ve her bir tür, hukuki olarak farklı sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, şantajın hangi şekillerde ortaya çıktığını anlamak, mağdurun haklarını koruma açısından büyük önem taşır.
İlk olarak, psikolojik şantaj türü dikkate alınmalıdır. Bu tür şantajda, bir kişi, diğerini psikolojik baskılarla tehdit eder. Örneğin, işyerinde daha düşük bir pozisyona getirilme, işten çıkarılma ya da kişisel itibarının zedelenmesi gibi tehditler ile çalışanın özgürlüğü kısıtlanır. Yargıtay, bu tür psikolojik baskıların şantaj sayılabileceğine karar vermiştir. Bir Yargıtay kararında, işyerinde bir çalışanın, başka bir çalışana sürekli olarak işini kaybetme tehdidiyle baskı yapması, şantaj suçu olarak değerlendirilmiştir (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2014/3891 E. 2015/8740 K.).
İkinci tür ise, maddi şantajtır. Burada, mağdur, ekonomik kayıplarla tehdit edilir. Bir çalışanın, bir başka çalışandan maddi bir karşılık almayı vaat ederek, işyerindeki pozisyonunu ya da durumunu kullanarak zorla ödeme yapması, bu tür şantajın örneğidir. Yargıtay, işyerinde para veya mal talep edilerek yapılan şantajları, haksız kazanç sağlama amacıyla gerçekleştirilen suçlar olarak değerlendirmiştir. Bir Yargıtay kararında, çalışanın, işyerinde elde ettiği bilgilere dayanarak başka bir çalışandan para talep etmesinin şantaj suçu oluşturduğu vurgulanmıştır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2017/10274 E. 2018/7025 K.).
Son olarak, duygusal şantaj da işyerlerinde görülebilecek bir diğer şantaj türüdür. Burada, bir kişi, mağduru duygusal olarak manipüle ederek, onu istenmeyen bir eyleme zorlar. Örneğin, bir çalışanın, başka bir çalışana, "Eğer seninle ilişki kurmazsam, işinden olursun" şeklinde tehditler savurması duygusal şantajın bir örneğidir. Bu tür şantaj, hem işyerindeki çalışma ortamını bozar hem de duygusal zararlar yaratır. Yargıtay, bu tür şantajların da ceza hukuku çerçevesinde değerlendirilebileceğini kabul etmiştir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2016/4319 E. 2017/7520 K.).
Çalışma ortamında şantajın farklı türleri, her biri farklı tehditler ve baskılar içerdiğinden, mağdurun haklarını ararken, hangi tür şantajla karşı karşıya olunduğunun doğru bir şekilde belirlenmesi gerekir. Bu belirleme, şantajın hukuki boyutunun doğru bir şekilde değerlendirilmesine ve mağdurun haklarının korunmasına olanak tanıyacaktır.
Şantajın Hukuki Sonuçları
Çalışma ortamında şantaj mağduriyeti, yalnızca bireysel bir hak ihlali değil, aynı zamanda ciddi hukuki sonuçlar doğurabilen bir suçtur. Şantaj, Türk Ceza Kanunu'na (TCK) göre suç olarak tanımlanmakta ve çeşitli cezai müeyyidelerle yaptırımlara tabi tutulmaktadır. Bu suçun işlenmesi halinde, mağdurun uğradığı zararın giderilmesi ve faile yönelik cezai işlem yapılması gerekmektedir. Şantajın hukuki sonuçları, hem ceza hukuku hem de iş hukuku açısından önemli boyutlar taşır.
Türk Ceza Kanunu'na göre şantaj suçunun cezası, faile verilen tehditlerin niteliğine göre değişir. TCK’nın 107. maddesinde, şantaj suçunun cezası, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası olarak öngörülmektedir. Eğer şantaj, bir suç örgütü tarafından yapılmışsa veya şantaj sonucunda mağdur ciddi bir zarara uğramışsa, ceza süresi daha da ağırlaşabilir. Ayrıca, şantajın mağdur üzerinde yaratacağı etkiler ve suçun işleniş şekli de cezai yaptırımların belirlenmesinde önemli rol oynar. Yargıtay, şantaj suçuna ilişkin birçok kararında, failin suçun mağdur üzerinde yaratacağı zararları göz önünde bulundurmuş ve cezaların belirlenmesinde mağdurun durumunu dikkate almıştır.
Bir Yargıtay kararında, işyerinde bir çalışanın, diğer çalışandan maddi çıkar sağlamak amacıyla şantaj yapması, ağır bir suç olarak değerlendirilmiş ve failin hapis cezasına çarptırılmasına karar verilmiştir (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2015/9528 E. 2016/3292 K.). Kararda, şantajın yalnızca tehditten ibaret olmadığı, aynı zamanda mağdurun ruhsal ve ekonomik açıdan büyük zararlar gördüğü vurgulanmıştır. Yargıtay, bu tür suçların cezalandırılmasında, mağdurun yaşadığı psikolojik baskıyı göz önünde bulundurmanın önemini belirtmiştir.
Şantajın hukuki sonuçları sadece failin cezalandırılması ile sınırlı değildir. Aynı zamanda işyerindeki çalışma ortamının güvenliğini sağlamak ve mağdurun korunması için iş hukuku çerçevesinde de bazı tedbirler alınabilir. Şantaj mağdurunun, iş yerinde maruz kaldığı bu tür tehditler karşısında iş sözleşmesini feshetme hakkı bulunmaktadır. İş Kanunu’na göre, işçinin sağlıklı bir çalışma ortamında çalışması gerektiği hükmü gereği, şantaj mağduru, güvenli bir çalışma ortamı talep etme hakkına sahiptir. Yargıtay, işyerinde çalışan bir kişinin şantaj nedeniyle psikolojik zarar gördüğünü ve bu zararın işyerindeki çalışma ilişkisini olumsuz etkileyebileceğini kabul etmiştir (Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, 2014/2187 E. 2015/11467 K.).
Sonuç olarak, şantajın hukuki sonuçları, mağdurun yaşadığı psikolojik ve maddi zararın büyüklüğüne, failin suç işleme amacına ve suçu işleyiş biçimine göre farklılık gösterir. Ancak her durumda, mağdurun haklarını koruyacak ve failin cezalandırılmasını sağlayacak hukuki yollar mevcuttur. Bu süreçte hem ceza hukuku hem de iş hukuku alanında alınacak önlemler, mağdurun haklarının korunmasında kritik bir rol oynar.
Şantaj Mağduru Olan Bir Çalışan Ne Yapmalıdır?
Çalışma ortamında şantaj mağduriyeti yaşayan bir kişi, öncelikle durumu doğru bir şekilde değerlendirerek, gerekli adımları atmalıdır. Şantaj, hem psikolojik hem de maddi açıdan büyük zararlara yol açabileceği için, mağdurun ilk yapması gereken, bu tür bir suçun farkında olduğunda sakin ve dikkatli bir şekilde hareket etmektir. Şantajın hukuki boyutunun anlaşılması, mağdurun haklarını aramak için atacağı ilk adımların önemini artırır.
İlk adım, şantajın tehdidi içeren ifadelerini ve yaşanan olayları detaylı bir şekilde belgelendirmektir. Türk Ceza Kanunu'na göre şantaj suçunun işlenebilmesi için, tehdidin açık ve net bir şekilde ortaya konması gerekmektedir. Bu nedenle, mağdurun şantajın kanıtlarını toplaması, şantajın haksız bir şekilde yapılmış olduğuna dair delil niteliği taşıyacak her türlü yazılı veya dijital belgeyi saklaması çok önemlidir. Örneğin, tehdit içeren e-postalar, mesajlar, telefon görüşmeleri ve tanık ifadeleri, şantajın hukuki olarak ispatlanmasında büyük rol oynar.
Mağdurun atması gereken bir diğer önemli adım, durumu işyerinde yetkili makamlara bildirmektir. Şantaj, yalnızca ceza hukuku açısından değil, aynı zamanda iş ilişkisi bağlamında da ciddi bir sorun teşkil eder. Çalışan, işyerinde maruz kaldığı şantajı işverenine veya işyeri temsilcilerine bildirerek, güvenli bir çalışma ortamı talep etmelidir. Bu bildirim, işverenin durumu düzeltmesi ve mağdurun işyerinde daha fazla zarar görmesini engellemesi adına önemli bir adımdır. Eğer işveren bu durumu dikkate almazsa veya mağdura karşı olumsuz bir tutum sergilerse, işçi iş sözleşmesini feshetme hakkına sahip olabilir.
Çalışan Hakları ve Şantaja Karşı Koruma
Çalışanların, işyerlerinde şantaja karşı korunması, Türk İş Hukuku kapsamında belirli haklarla güvence altına alınmıştır. İşçi, işyerinde sağlık ve güvenli bir ortamda çalışmak zorundadır. Şantaj, çalışanı psikolojik olarak zorlayarak bu güvenliği ihlal edebilir. İşyerinde şantaja uğrayan bir çalışanın, hem hukuki hem de işyeri içindeki haklarını bilmesi, bu tür olumsuz durumlarla baş etmesine yardımcı olur.
İş Kanunu, işyerindeki çalışanın kişisel haklarının korunmasını sağlayacak çeşitli düzenlemeler içermektedir. İşçi, şantaj gibi psikolojik baskılara maruz kaldığında, çalıştığı işyerinde huzurunun bozulduğunu ve sağlıklı bir çalışma ortamında bulunmadığını gerekçe göstererek, iş sözleşmesini feshetme hakkına sahiptir. Ayrıca, işyerindeki olumsuz durumu işverenine bildirme ve gerekli tedbirlerin alınmasını talep etme hakkı da bulunmaktadır. İşveren, çalışanı şantajdan koruyacak gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Bu yükümlülük, yalnızca işyerindeki fiziksel güvenliği değil, aynı zamanda psikolojik sağlığı da kapsamaktadır.
Şantaj mağduru, iş yerinde mağduriyetini bildirdikten sonra işverenin gerekli önlemleri almadığı veya durumu göz ardı ettiği takdirde, TCK kapsamında suç duyurusunda bulunma hakkına da sahiptir. Türk Ceza Kanunu'na göre, işyerinde şantaj suçunun işlenmesi durumunda, mağdur ceza davası açabilir ve şantajcıya karşı hukuki yollara başvurabilir. Yargıtay, işyerinde yapılan şantajın, işçinin iş sağlığı ve güvenliği hakkını ihlal ettiğini kabul ederek, işçiye karşı bu tür bir suç işleyen kişiye ağır cezalar verilmesi gerektiğine karar vermiştir (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2016/3450 E. 2017/7830 K.). Bu karar, işyerindeki şantaj mağdurlarının haklarını ararken başvurabileceği önemli bir örnek teşkil etmektedir.
Bu kapsamda, şantaj mağduru olan çalışan, işyerinde hakkını aramak ve şantajın önüne geçmek için hem iş hukuku hem de ceza hukuku alanında başvurabileceği pek çok yasal yol olduğunu unutmamalıdır. Mağdur, yasal haklarını etkin bir şekilde kullanarak, bu tür olumsuz durumlarla mücadele edebilir ve güvenli bir çalışma ortamı elde edebilir.
Şantajın Kanuni Yaptırımları ve Ceza Hukuku
Şantaj, Türk Ceza Kanunu'na (TCK) göre suç sayılmakta ve cezai yaptırımlara tabi tutulmaktadır. TCK'nın 107. maddesi, şantajı açıkça tanımlayarak, bu suçun işlenmesi durumunda uygulanacak cezaları belirlemektedir. Şantaj, başkasına maddi veya manevi kazanç sağlamak amacıyla tehditte bulunmak olarak tanımlanmıştır. Tehdit edilen kişi, tehditten dolayı davranışlarını değiştirmeye zorlanır ve bu durum, mağdurun özgürlüğünü kısıtlayan bir etki yaratır. Şantaj suçunun işlenmesi halinde, fail hakkında hapis cezası uygulanır.
TCK'ya göre, şantaj suçunun cezası, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile sonuçlanabilir. Ancak, şantajın ağırlaştırıcı sebeplerle işlenmesi, cezanın daha da artırılmasına yol açabilir. Örneğin, şantajın bir suç örgütü tarafından işlenmesi veya mağdura ciddi bir zarar verilmesi, cezanın üst sınırına kadar çıkmasını gerektirebilir. Ayrıca, mağdura fiziksel veya psikolojik olarak zarar veren şantaj türleri, failin cezalandırılmasını daha da ağırlaştırabilir.
Yargıtay, şantaj suçunun ceza hukuku kapsamında ciddi sonuçlar doğurduğunu vurgulamıştır. Bir Yargıtay kararında, bir kişinin işyerindeki pozisyonunu kötüye kullanarak, iş arkadaşına şantaj yapması ve maddi çıkar sağlamaya çalışması, ceza mahkemesi tarafından şantaj suçu olarak kabul edilmiştir (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2015/10493 E. 2016/3768 K.). Kararda, failin yaptığı şantaj nedeniyle mağdurun psikolojik olarak zor durumda kalması ve işyerindeki düzenin bozulması göz önünde bulundurularak, failin cezası artırılmıştır. Bu tür kararlar, şantaj suçunun ceza hukuku açısından ciddi bir suç olduğunu ve mağdurun yaşadığı etkileri dikkate alarak ceza uygulanması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Şantaj suçunun kanuni yaptırımları, yalnızca cezai müeyyidelerle sınırlı değildir. Aynı zamanda şantaj mağdurunun yaşadığı psikolojik ve maddi zararın tazmini için tazminat davaları açılabilir. Şantaj, mağdurun sadece işyerindeki itibarını zedelemekle kalmaz, aynı zamanda kişisel yaşamını da olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, mağdur, tazminat davası açarak yaşadığı zararı karşılamak ve haklarını aramak hakkına sahiptir.
Şantaj Olayında Delillerin Toplanması
Şantaj suçunun kanuni sonuçlarını oluşturabilmesi ve mağdurun haklarını arayabilmesi için, delillerin doğru bir şekilde toplanması büyük önem taşır. Şantaj, genellikle tehdit ve baskılarla işlenen bir suç olduğu için, suçun delilleri çoğu zaman dijital materyaller, yazılı belgeler veya tanık ifadeleriyle ortaya konabilir. Bu nedenle, şantaj mağduru olan bir kişinin, suçun işlendiğine dair delillerin toplanması ve muhafaza edilmesi, hukuki süreçlerin başlatılabilmesi açısından kritik bir adımdır.
Delillerin toplanmasında ilk adım, tehdidi içeren her türlü yazılı veya dijital materyalin saklanmasıdır. Şantaj suçu, çoğu zaman elektronik iletişim aracılığıyla yapılır ve bu tür yazılı kanıtlar, suçun ispatlanmasında önemli rol oynar. Örneğin, e-posta, kısa mesaj, sosyal medya üzerinden yapılan tehditler gibi iletişim kanalları, şantajın somut delilleridir. Mağdur, bu tür materyalleri saklayarak, şantajın kanıtlanabilirliğini artırabilir. Ayrıca, telefon görüşmeleri ve sesli mesajlar gibi dijital kayıtlar da şantajın ispatına katkı sağlayacak deliller arasında yer alır.
Yargıtay, şantaj suçunun delilleri konusunda da önemli kararlar almıştır. Bir Yargıtay kararında, işyerinde bir çalışanın, başka bir çalışandan şantaj yaparak para talep etmesi, dijital kanıtlarla ortaya konmuş ve fail cezalandırılmıştır. Delillerin eksikliği nedeniyle suçun ispatlanamayacağı durumlarda ise, Yargıtay, şantajın somutlaştırılmasında mağdurun beyanlarına da önem verilmesi gerektiğini vurgulamıştır (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2017/1512 E. 2017/9041 K.).
Delil toplama sürecinde, mağdurun işyerindeki tanık ifadeleri de önemli bir yer tutar. Tanıklar, şantaj olayına tanık olmuşlarsa, ifadeleri, suçun çözülmesinde yardımcı olabilir. Bu nedenle, mağdur, şantajın işlendiği tarihlerde olayın şahitlerinden destek almalı ve tanık ifadelerini de delil olarak sunmalıdır.
Sonuç olarak, şantaj suçunun ispatlanmasında delil toplama süreci, hukuki sonuçların ortaya çıkmasında önemli bir rol oynar. Doğru ve geçerli delillerin toplanması, mağdurun hakkını arayabilmesi için kritik öneme sahiptir.
Sonuç
Çalışma ortamında şantaj mağduriyeti, sadece işyerindeki huzuru bozmakla kalmayıp, aynı zamanda kişisel ve profesyonel yaşam üzerinde derin etkiler bırakabilir. Şantaj, hem hukuki hem de psikolojik açıdan önemli sonuçlar doğuran bir suçtur ve bu durum, mağdurun kendisini savunma ve hakkını arama noktasında ciddi bir sorumluluk yükler. Türk Ceza Kanunu, şantajı suç olarak tanımlamakta ve faile uygulanan cezai yaptırımlar ile mağdurun korunmasına yönelik hükümlere yer vermektedir. Ancak, şantajın sadece cezai yönü değil, aynı zamanda iş hukuku açısından da mağdurun haklarının korunması gereklidir.
Mağdurlar, şantaj suçu ile karşılaştıklarında ilk olarak durumlarını doğru bir şekilde değerlendirmeli, kanıtları toplamalı ve gerekirse işyerindeki yetkililere bildirimde bulunmalıdır. Şantajın işyeri içinde yaşanması, hem iş hukuku hem de ceza hukuku alanında başvurulabilecek yolları beraberinde getirir. Şantaj, sadece mağdurun kişisel güvenliğini ihlal etmekle kalmaz, aynı zamanda profesyonel yaşantısını da olumsuz etkileyebilir. Bu sebeple, mağdurun işyerinde hakkını araması ve işverenin gerekli tedbirleri almasını talep etmesi son derece önemlidir.
Türk Ceza Kanunu, şantajın cezalandırılmasında açık hükümler içerirken, Yargıtay’ın ilgili kararları da şantaj suçunun ciddiyetini ve mağdurun haklarını arama noktasındaki önemi vurgulamaktadır. Şantaj suçunun delilleri, mağdurun hakkını aramasında belirleyici bir rol oynar ve delil toplama süreci, hukuki sürecin başarılı olabilmesi için kritik öneme sahiptir. Sonuç olarak, şantaj mağduru, hem ceza hukuku hem de iş hukuku alanında haklarını etkin bir şekilde savunarak, güvenli bir çalışma ortamına kavuşabilir ve yaşadığı zararın tazmini için gerekli adımları atabilir.
Kendinizi bu denli bir duruma yakın hissediyorsanız, zaman kaybetmeden bize ulaşın.
Çalışma ortamında şantaj, yalnızca bir suç değil, aynı zamanda ciddi bir mağduriyet yaratabilecek bir durumdur. Her çalışan, işyerinde huzur içinde çalışmaya ve kişisel haklarının korunmasına hak sahiptir. Şantaj mağduriyeti ile karşılaşıldığında, sessiz kalmak, sorunu büyütebilir. Unutmayın ki, hukuki haklarınızı savunmak için atacağınız adımlar, hem psikolojik hem de profesyonel anlamda size büyük bir iyileşme sağlayacaktır. Eğer şantaja uğradığınızı düşünüyorsanız, durumu derhal belgelerle destekleyin, yetkililere bildirin ve gerekirse hukuki yardım alın. Haklarınızı savunmak, yalnızca suçlunun cezalandırılması değil, aynı zamanda güvende hissettiğiniz bir çalışma ortamı yaratmak için de önemlidir.
Avukat Berker HASGÜL, Ocak - 2025
Comments