top of page

Şantaj Suçunda Uzlaşma Mümkün Mü? Uzlaşma Mevduatı Nedir? 2025

  • Yazarın fotoğrafı: Emre METİN
    Emre METİN
  • 5 Mar
  • 9 dakikada okunur

Makaleye ait temsili görsel.
Makaleye ait temsili görsel.


Şantaj suçu, bireyin bir başkasını hukuka aykırı veya haksız bir menfaat elde etmek amacıyla tehdit etmesi olarak tanımlanabilir. Türk Ceza Kanunu’nun 107. maddesinde düzenlenen bu suç, failin mağduru belirli bir davranışta bulunmaya veya bulunmamaya zorlaması ile meydana gelir. Hukuk düzeni, bireylerin özgür iradesini koruma altına almak amacıyla şantaj suçunu ağır yaptırımlarla cezalandırmaktadır.


Ceza hukukunda bazı suçlar, tarafların aralarındaki anlaşmazlığı çözmeleri amacıyla uzlaşma kapsamına alınmıştır. Uzlaşma, ceza yargılamasının alternatif çözüm yollarından biri olup, tarafların karşılıklı rızası ile hukuki bir anlaşmaya varmalarını sağlar. Ancak, şantaj suçu uzlaşmaya tabi suçlardan biri midir, yoksa kamu düzenini ihlal eden nitelikte olduğu için uzlaşma kapsamı dışında mı kalmaktadır?


Bu makalede, şantaj suçunun hukuki çerçevesi incelenecek, uzlaşma mekanizması ve uzlaşma mevduatının bu suç bakımından uygulanabilirliği değerlendirilecektir. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için Türk Ceza Kanunu (TCK) ve Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) hükümleri çerçevesinde yasal düzenlemeler ele alınacaktır.





Bu başlık altında okuyacağınız başlıklara göz atın.

  1. Giriş
  2. Şantaj Suçunun Hukuki Tanımı ve Unsurları
  3. Şantaj Suçu ile İlgili Mevzuat Hükümleri
  4. Şantaj Suçunda Uzlaşma Kavramı ve Hukuki Dayanağı
  5. Uzlaşma Kapsamına Giren ve Girmeyen Haller
  6. Uzlaşma Süreci ve Tarafların Hakları
  7. Uzlaşma Mevduatı Kavramı ve Hukuki Niteliği
  8. Uzlaşma Mevduatının Şantaj Suçundaki Rolü
  9. Sonuç




Şantaj Suçunun Hukuki Tanımı ve Unsurları


Şantaj suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 107. maddesinde düzenlenmiş olup, failin haksız bir menfaat sağlamak veya mağduru belirli bir davranışa zorlamak amacıyla tehdit içeren bir eylemde bulunmasıdır. Bu suç, kişilerin irade özgürlüğünü koruma altına alan ceza hukuku düzenlemeleri kapsamında yer almaktadır. Hukuki açıdan şantaj, mağdur üzerinde baskı oluşturacak bir tehdit içermesi ve bu tehdidin maddi veya manevi bir menfaat sağlamaya yönelik olması durumunda oluşur.


Şantaj suçunun oluşabilmesi için belirli unsurların varlığı gereklidir. Suçun maddi unsuru, failin mağduru belirli bir eylemi yapmaya veya yapmamaya zorlamasıdır. Tehdit unsuru, genellikle mağdurun kendisi veya bir yakını hakkında zarar verici bir eylemde bulunulacağına ilişkin bir beyanı içerir. Bu zarar, fiziksel bir saldırı olabileceği gibi, özel hayatın gizliliğinin ihlali veya hukuka aykırı başka bir fiil ile de gerçekleşebilir.


Şantaj suçunun manevi unsuru ise kasttır. Fail, haksız bir çıkar sağlamak veya mağdurun davranışlarını yönlendirmek amacıyla hareket etmelidir. Şantaj suçu, genel kast ile işlenebilen suçlardan olup, failin menfaat elde etme amacıyla hareket etmesi yeterlidir. Hukuki anlamda iradeyi sakatlayan bir tehdit unsurunun bulunması, suçun temel belirleyicisi olarak kabul edilmektedir.



Şantaj Suçu ile İlgili Mevzuat Hükümleri


Şantaj suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 107. maddesinde iki fıkra halinde düzenlenmiştir. Birinci fıkrada, failin mağduru haksız menfaat elde etmek amacıyla belirli bir eylemi yapmaya, yapmamaya veya haksız bir menfaati teslim etmeye zorlaması suç olarak tanımlanmıştır. İkinci fıkrada ise mağdurun şeref ve saygınlığını zedeleyebilecek veya hukuka aykırı bir durumu açıklamakla tehdit ederek çıkar sağlama fiili düzenlenmiştir. Her iki durumda da failin, mağdurun iradesi üzerinde baskı kurarak hukuka aykırı bir sonuca ulaşmaya çalıştığı kabul edilmektedir.


Şantaj suçunun yaptırımı, suçun ağırlığına göre belirlenmiş olup, TCK’nın 107. maddesi uyarınca bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası öngörülmüştür. Kanun koyucu, tehdidin içeriği ve şantajın yaratabileceği etkiyi dikkate alarak cezayı artırımlı bir şekilde düzenlemiştir. Eğer suçun işleniş biçimi, mağdur açısından daha ağır sonuçlar doğuruyorsa veya failin eylemi mağdurun temel haklarını ihlal edici nitelikteyse, ceza miktarı değişebilmektedir.


Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) açısından bakıldığında, şantaj suçu, soruşturulması ve kovuşturulması re’sen yapılan suçlardan biridir. Bu nedenle, mağdurun şikâyetçi olup olmaması soruşturma sürecinin başlatılmasını etkilemez. Cumhuriyet savcılığı, şantaj suçuna ilişkin bir ihbar veya bilgi edindiğinde resen harekete geçerek soruşturma başlatır. Bu durum, suçun topluma yönelik tehdit oluşturduğu ve kamu düzenini ilgilendiren bir nitelik taşıdığı gerekçesiyle benimsenmiştir.


Şantaj suçunda mağdurun, tehdide boyun eğerek failin taleplerini yerine getirmesi suçun oluşmasını engellemez. Hukuken, mağdurun rızası, irade sakatlığına dayandığı için geçerli bir hukuki işlem olarak kabul edilmez. Bu nedenle, şantaj fiili gerçekleştiğinde, failin elde ettiği haksız menfaat hukuka aykırı olarak değerlendirilir ve fail hakkında cezai yaptırım uygulanır. Ayrıca, suçtan elde edilen menfaatin geri alınması, mağdurun uğradığı zararların giderilmesi ve maddi kayıpların telafi edilmesi de mümkündür.


Türk Ceza Kanunu’nda şantaj suçu, tehdit suçu ile benzerlik göstermekle birlikte, farklı bir suç tipi olarak düzenlenmiştir. Tehdit suçu, mağdura yönelik korkutucu bir beyanda bulunulmasıyla gerçekleşirken, şantaj suçunda mağdurun belli bir davranışta bulunmaya veya bulunmamaya zorlanması esastır. Bu yönüyle şantaj suçu, kişilerin irade serbestisini doğrudan ihlal eden ağır bir suç olarak değerlendirilmekte ve yasa koyucu tarafından ciddi yaptırımlarla korunmaktadır.



Şantaj Suçunda Uzlaşma Kavramı ve Hukuki Dayanağı


Ceza hukukunda uzlaşma, belirli suçlar açısından mağdur ile fail arasında anlaşma sağlanarak yargılamaya devam edilmeden ceza sürecinin sonlandırılmasını ifade eder. Uzlaşma kurumu, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde düzenlenmiş olup, hangi suçların uzlaşmaya tabi olduğu kanun tarafından açıkça belirlenmiştir. Uzlaşma, ceza muhakemesinin alternatif çözüm yollarından biri olarak değerlendirilmekte ve mağdurun zararının giderilmesi ile ceza adalet sisteminin iş yükünün azaltılması hedeflenmektedir.


Şantaj suçu bakımından uzlaşma mümkün olup olmadığı hususu, suçun niteliğine ve Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yer alan uzlaşmaya tabi suçlar listesine bağlıdır. CMK’nın 253. maddesinde hangi suçların uzlaştırma kapsamında olduğu açıkça belirtilmiş ve şantaj suçu bu listeye dahil edilmemiştir. Bu durum, şantaj suçunun kamu düzenini doğrudan ilgilendiren ve mağdurun üzerinde baskı oluşturarak özgür iradesini sakatlayan bir fiil olmasıyla ilişkilidir. Kanun koyucu, bu tür suçların yalnızca taraflar arasındaki anlaşmaya dayalı olarak çözümlenmesini yeterli görmemiş, devletin müdahalesini gerekli kılmıştır.


Uzlaşma, yalnızca kanun kapsamında açıkça belirtilen suçlar bakımından uygulanabilir olup, tarafların kendi iradeleriyle uzlaşma talebinde bulunmaları şantaj suçu açısından hukuki sonuç doğurmaz. Mağdur, fail ile maddi veya manevi bir anlaşmaya vararak şikâyetini geri çekse dahi, şantaj suçu re’sen soruşturulan ve kovuşturulan suçlar arasında yer aldığından, Cumhuriyet savcılığı bu durumu dikkate almaksızın soruşturmayı sürdürmekle yükümlüdür.


Ceza hukukunda uzlaşma, esasen mağdurun uğradığı zararın giderilmesi amacıyla uygulanan bir mekanizmadır. Ancak şantaj suçu, mağdur üzerinde irade baskısı oluşturan, kişilik haklarını ve özgürlüğü doğrudan ihlal eden bir suç olarak değerlendirildiğinden, taraflar arasında anlaşma sağlanmış olsa bile bu durum ceza sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Dolayısıyla, şantaj suçu nedeniyle açılan ceza davalarında uzlaşma hükümlerinin uygulanması hukuken mümkün değildir.





Uzlaşma Kapsamına Giren ve Girmeyen Haller


Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesi, uzlaşma kapsamına giren suçları açıkça belirlemiş olup, şantaj suçu bu kapsam dışında bırakılmıştır. Kanun koyucu, belirli suçların fail ve mağdur arasındaki anlaşma ile çözüme kavuşturulmasını mümkün kılarken, kamu düzenini doğrudan ilgilendiren suçlar açısından bu yolu kapatmıştır. Şantaj suçu, bireyin irade serbestisini ve özgürlüğünü ihlal eden bir suç türü olduğundan, tarafların kendi aralarında anlaşarak süreci sonlandırması hukuken mümkün değildir.


Uzlaşma, genellikle takibi şikâyete bağlı suçlar açısından uygulanan bir kurumdur. Şantaj suçu ise re’sen soruşturulan ve kovuşturulan suçlar arasında yer almaktadır. Bu nedenle, mağdurun şikâyetinden vazgeçmesi soruşturmanın sona ermesini sağlamaz. Cumhuriyet savcılığı, şantaj fiilinin işlendiğine dair yeterli delil bulunması hâlinde, mağdurun beyanı olmasa bile soruşturmayı sürdürmekle yükümlüdür.


Bununla birlikte, bazı suçlarda uzlaşmanın mümkün olup olmadığına ilişkin değerlendirme suçun işleniş şekline bağlıdır. Örneğin, tehdit suçunun basit hâli uzlaşma kapsamında yer alırken, ağırlaştırılmış tehdit suçları uzlaşmaya tabi değildir. Ancak şantaj suçu için böyle bir ayrım söz konusu değildir. Türk Ceza Kanunu, şantajı doğrudan kamu düzenine ve bireyin özgürlüğüne yönelik bir tehdit olarak değerlendirdiğinden, suçun işleniş biçimi ne olursa olsun uzlaşma uygulanamaz.


Uzlaşmanın mümkün olmadığı hallerde taraflar arasında özel hukuk hükümleri çerçevesinde maddi veya manevi bir anlaşmaya varılması mümkündür. Ancak bu tür anlaşmalar yalnızca hukuki uyuşmazlığı sona erdirir, ceza yargılamasını ortadan kaldırmaz. Yargı organları, mağdurun ve failin aralarındaki maddi uzlaşmayı dikkate alabilir ancak bu durum, kamu davasının düşmesini sağlamaz.



Uzlaşma Süreci ve Tarafların Hakları


Ceza hukukunda uzlaşma süreci, Cumhuriyet savcılığı tarafından yürütülen ve tarafların iradelerine bağlı olarak ilerleyen bir mekanizmadır. CMK’nın 253. maddesine göre, uzlaşmaya tabi bir suç işlendiğinde, Cumhuriyet savcısı öncelikle tarafları bilgilendirmek ve uzlaşma sürecini başlatmakla yükümlüdür. Ancak şantaj suçu uzlaşma kapsamında yer almadığından, böyle bir sürecin işletilmesi mümkün değildir.


Uzlaşma sürecinde tarafların hakları, hukukun temel prensipleri doğrultusunda korunur. Mağdur, zararının giderilmesi ve failin belirli yükümlülükleri yerine getirmesi karşılığında uzlaşma sağlayabilir. Ancak şantaj suçunda mağdurun rızası, failin haksız baskısı altında elde edilebileceğinden, uzlaşma mekanizması uygulanmamaktadır. Kanun koyucu, mağdurun özgür iradesinin korunmasını sağlamak amacıyla, şantaj suçu için uzlaşmayı yasaklamıştır.


Şantaj suçu mağdurlarının en önemli haklarından biri, ceza sürecinin re’sen yürütülmesi nedeniyle şikâyetlerinden vazgeçmiş olsalar bile adli makamların soruşturmayı devam ettirmesidir. Bu, mağdurların baskı altında kalmalarını önlemek adına getirilmiş bir düzenlemedir. Bunun yanında, mağdurların hukuki süreci daha iyi anlamaları ve haklarını koruyabilmeleri için bir avukat desteği alması önerilmektedir.


Fail açısından bakıldığında, uzlaşma sürecinin işletilememesi, ceza muhakemesinin tam anlamıyla uygulanmasını zorunlu kılar. Fail, mağdur ile anlaşmaya vararak ceza sorumluluğundan kurtulamaz ve hakkında yargılama süreci devam eder. Ayrıca, şantaj suçundan hüküm giymiş bir kişi, belirli süreler boyunca kamu haklarından mahrum bırakılabilir ve adli siciline işlenen bu ceza, ilerleyen süreçte çeşitli hukuki sonuçlar doğurabilir.


Sonuç olarak, şantaj suçu açısından uzlaşma süreci işletilemez ve tarafların bu yöndeki talepleri hukuki bir sonuç doğurmaz. Ceza muhakemesinin temel ilkelerinden biri olan kamu düzeninin korunması gereği, şantaj suçunun mahkemeler önünde tam olarak yargılanmasını zorunlu kılmaktadır.



Uzlaşma Mevduatı Kavramı ve Hukuki Niteliği


Uzlaşma mevduatı, uzlaşma kapsamında yer alan suçlar bakımından failin, mağdurun zararını karşılaması amacıyla belirli bir miktar parayı bir hesapta bloke etmesini ifade eden bir hukuki mekanizmadır. Bu sistem, özellikle ekonomik zararların giderilmesine yönelik olarak düzenlenmiş olup, taraflar arasında uzlaşmanın sağlanmasını teşvik etmektedir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. ve devamı maddelerinde düzenlenen uzlaştırma süreci çerçevesinde, fail belirlenen bedeli ödediğinde ve mağdur bu ödemeyi kabul ettiğinde ceza muhakemesi süreci sona erebilmektedir.


Uzlaşma mevduatı, yalnızca uzlaşmaya tabi suçlar bakımından uygulanan bir yöntemdir. Bu bağlamda, takibi şikâyete bağlı suçlarda ve belirli hafif suç tiplerinde failin, mağdurun zararını karşılaması amacıyla belirlenen bedelin ödenmesi yeterli görülerek ceza yargılamasına devam edilmez. Ancak, uzlaşma mevduatı, kamu düzenini ilgilendiren ve re’sen soruşturulan suçlar açısından geçerli değildir. Şantaj suçu da re’sen kovuşturulan ve uzlaşma kapsamında yer almayan suçlar arasında olduğundan, uzlaşma mevduatı uygulaması bu suç bakımından söz konusu olamaz.


Hukuki açıdan değerlendirildiğinde, uzlaşma mevduatı, failin hukuki ve cezai sorumluluktan kurtulmasını sağlayan bir araç olarak görülmemelidir. Bu sistem, yalnızca uzlaşmaya tabi suçlar açısından ceza muhakemesinin bir alternatifi olarak kabul edilmektedir. Şantaj suçunda ise uzlaşma süreci işletilemediği için failin belirli bir meblağı ödeyerek ceza sorumluluğundan kurtulması mümkün değildir. Bu durum, şantaj suçunun mağdur üzerinde ciddi bir baskı oluşturması ve failin hukuka aykırı bir menfaat elde etmeye çalışması nedeniyle kanun koyucu tarafından özel olarak düzenlenmiştir.


Uzlaşma mevduatının uygulanabilirliği bakımından temel kriter, suçun mahiyeti ve tarafların özgür iradesinin korunup korunmadığıdır. Şantaj suçunda mağdurun iradesinin baskı altında olması ihtimali yüksek olduğundan, bu tür bir suçta uzlaşma mevduatının kabul edilmesi, hukukun temel ilkeleriyle çelişecektir. Bu nedenle, Türk ceza yargılama sisteminde şantaj suçuna yönelik herhangi bir uzlaşma mevduatı mekanizması bulunmamaktadır.





Uzlaşma Mevduatının Şantaj Suçundaki Rolü


Uzlaşma mevduatı, ceza muhakemesinde uzlaşmanın etkin şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla geliştirilmiş bir kurumdur. Ancak, uzlaşmanın mümkün olmadığı suçlar açısından bu sistemin işletilmesi hukuken mümkün değildir. Şantaj suçu, mağdurun iradesini sakatlayan ve kamu düzenini doğrudan ilgilendiren bir suç olarak kabul edildiğinden, uzlaşma mevduatının bu suç açısından bir hukuki sonucu bulunmamaktadır.


Şantaj suçunun doğası gereği, mağdurun failin baskısı altında kalma ihtimali yüksektir. Uzlaşma mevduatı sisteminin bu suç açısından uygulanabilir olması durumunda, mağdurların baskı altında uzlaşmaya zorlanma riski doğacaktır. Kanun koyucu, mağdur haklarını korumak adına şantaj suçunu uzlaşma kapsamı dışında tutarak, failin yalnızca maddi bir bedel ödeyerek cezadan kurtulmasını önlemektedir. Bu durum, ceza adaletinin sağlanması açısından önemli bir güvence teşkil etmektedir.


Bununla birlikte, ceza hukukunda mağdurun zararlarının giderilmesine yönelik bazı düzenlemeler bulunmaktadır. Örneğin, şantaj suçu nedeniyle mağdurun maddi veya manevi bir zarara uğraması halinde, failin bu zararı gidermesi mümkündür. Ancak bu tür bir ödeme, ceza davasının düşmesine neden olmaz ve yalnızca mağdurun maddi kayıplarının telafi edilmesini sağlayabilir. Şantaj suçu bakımından, failin mağdur ile anlaşarak bir ödeme yapması, mahkemelerin ceza takdirinde dikkate alabileceği bir unsur olabilir ancak bu durum, ceza yargılamasının sona ermesini sağlamaz.


Sonuç olarak, uzlaşma mevduatı kurumu, yalnızca uzlaşmaya tabi suçlar açısından işletilen bir mekanizmadır ve şantaj suçu bu kapsamda yer almadığından, failin belirli bir meblağı ödeyerek hukuki sorumluluktan kurtulması söz konusu değildir. Ceza hukuku, mağdurların irade serbestisini korumak amacıyla şantaj suçunu ağır yaptırımlarla düzenlemiş olup, failin cezai sorumluluktan kaçmasını engellemek için uzlaşma mekanizmasını işletmemektedir.



Sonuç


Şantaj suçu, bireyin irade serbestisini ortadan kaldıran, mağdur üzerinde hukuka aykırı bir baskı oluşturan ve kamu düzenini doğrudan ilgilendiren ciddi bir suç tipidir. Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen bu suç, yalnızca mağdurun zararının giderilmesi ile sona ermeyen, failin ceza hukuku çerçevesinde yargılanmasını ve gerekli yaptırımlara tabi tutulmasını gerektiren bir suçtur. Bu nedenle, şantaj suçunun uzlaşma kapsamına alınmaması, hem mağdurun korunması hem de kamu düzeninin sağlanması açısından önem arz etmektedir.


Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesi, uzlaşma kapsamına giren suçları açıkça düzenlemiş olup, şantaj suçu bu kapsam dışında bırakılmıştır. Bu düzenleme, mağdurun fail tarafından baskı altına alınarak uzlaşmaya zorlanmasının önüne geçmek ve adil yargılamayı sağlamak amacı taşımaktadır. Şantaj suçunun re’sen soruşturulan ve kovuşturulan bir suç olması, mağdurun şikâyetinden vazgeçmesi halinde dahi soruşturmanın devam etmesini zorunlu kılmaktadır. Böylece, failin hukuka aykırı fiili nedeniyle hesap vermesi ve cezasız kalmasının önüne geçilmektedir.


Uzlaşma mevduatı da yalnızca uzlaşmaya tabi suçlar açısından uygulanan bir mekanizma olup, şantaj suçu bakımından herhangi bir geçerliliğe sahip değildir. Failin belirli bir meblağı ödeyerek cezai sorumluluktan kurtulması mümkün olmadığı gibi, taraflar arasında gerçekleştirilen özel hukuk anlaşmaları da ceza yargılamasını sona erdirmemektedir. Bu durum, ceza hukukunun temel ilkeleri doğrultusunda, suçun faillerinin yargılanmasını ve mağdurun haklarının korunmasını sağlamak adına öngörülmüş bir tedbirdir.


Sonuç olarak, şantaj suçu bakımından uzlaşma ve uzlaşma mevduatı mekanizmalarının uygulanması mümkün değildir. Ceza adalet sisteminin temel amacı, yalnızca mağdurun zararını gidermek değil, aynı zamanda kamu düzenini ve bireysel hakları koruyarak faillerin hukuki sorumluluklarını yerine getirmelerini sağlamaktır. Bu çerçevede, şantaj suçuna ilişkin yargılama sürecinin tam anlamıyla işletilmesi, hukukun üstünlüğünü ve adaletin sağlanmasını temin etmek adına büyük bir önem taşımaktadır.





Kendinizi bu denli bir duruma yakın hissediyorsanız, zaman kaybetmeden bize ulaşın.









Şantaj suçu, bireylerin özgür iradesine ciddi bir müdahale olup, kamu düzenini doğrudan etkileyen bir suçtur. Ceza adaleti, mağdurun haklarını koruyarak, failin cezai sorumluluğunu yerine getirmesini sağlamak için büyük bir önem taşır. Uzlaşma ve uzlaşma mevduatı gibi alternatif çözüm yolları, her suç için geçerli olamaz. Şantaj gibi ağır suçlar, yargı sürecinin titizlikle devam etmesini gerektirir. Unutmayalım ki, adaletin sağlanması sadece suçlunun cezalandırılması değil, aynı zamanda mağdurun haklarının tam anlamıyla korunmasıdır.

Avukat Emre METİN, Mart - 2025


Comments


Tüm hakları saklıdır. 2024 Hasgül Hukuk Bürosu

bottom of page